AÇIK MASA TOPLANTI NOTLARI
Ortaya Karışık
Tarih: 25 Eylül 2022
Yer: Abbasağa Parkı/Beşiktaş
Abbasağa Parkı’nda, ‘Açık Ameliyat’ başlığı ile kopuş değil süreklilik, ama nasıl sorumuzu açarak forumumuzu gerçekleştirdik. Bu forum, daha çok doğaçlamaya ve deneyselliğe açık olduğu için sohbetimizi kimse kaydetmedi. Böylelikle, sohbet kendi akışında devam ettti. Forumun ardından ortaya çıkan izlenimlerimizi de kendi hallerinde sohbetimizin havasında ve ortaya karışık bir şekilde paylaşmak istedik. Foruma katılan, emeği geçen herkese çok teşekkürler.
Bir dahaki forumda görüşmek üzere...
Katılımcı - 1 ,
Abbasağa Parkı’na gelmeyeli epey olmuş. Buluşma saatinden biraz önce Rafet ve Ateş ile parkın yanındaki kafede oturduk. Karşımızda uzanan deniz ve Kız Kulesi manzarası (şimdilerde kulenin hatlarını kapatan o tartışmalı restorasyon kaplaması ile) ve çayımızla sohbetimizi açtık. Parka geçtiğimizde arkadaşlar da gelmeye başlamıştı. Bir arkadaşımız Komet’in vefat haberini verdi. Önce yutkunduk, uzunca konuşamadık, başlayamadık, ne diyeceğimizi bilemedik. Onun son döneminden, hastalığından, yalnızlığından söz ettik; güçlü sanatçı tavrından, neşesinden, hüznünden, iyi şairliğinden, ressamlığından bize geriye veya şimdiye ne bıraktıysa onlarla, anılarımızla Komet’i andık. Hüzünlü başladık önce ama parkın havası bir nebze de olsa kedere boğulmamamızda yardımcı oldu.
İyi ki bu parkta buluşmuşuz. Gezi dönemindeki Abbasaga Parkı forumlar hafızası canlandı doğal olarak. Arkadaşlarla bir önceki İvedi Forum’un sorularıyla birlikte kopuş değil, süreklilik ama nasıl sorusuna odaklandık. Ses veya video kaydı tutmadık. Böyle bir talep olmadı ve ben de çok istemedim. Kendi akışında, hiçbir aracı olmadan sohbetimizin devam etmesini tercih ettik. Forum çağrı metninde olduğu gibi deneyselliğe yer verdik. Başta kaybolduk, sonra farklı sözcükler kullansak da ortak bir dertte buluştuğumuzu fark ettik. Sohbet ilerledikçe forumun belirsiz bulutları yerini şekli ve niyeti daha belli bir sonraki adıma alan açmaya başladı. Sohbetimize ve kararlarımıza dair anonim bir rapor yazmaya karar verdik.
- Niyetlerimizden en öne çıkan soru ise, masanın nesne olarak kendisi, görünürlüğü ve işlevselliği idi. Masa her açılıp kapandığında, taşındığında işlevi, sanatçının oyun alanına, deneyselliğine, doğaçlaması taze kan vermesi ve kültür sanat alanında oluşan ortak sorunlarımıza yatay bir oluşum sağlaması mümkün müydü?
- Açık ameliyat masası metaforu ve işlevi üzerine daha çok fikir üretebilir miyiz? Bu masa, hem fikir üretimi hem sanat pratiği yapma imkanı tanıyabilir mi? Bunların kaydı nasıl tutulmalı, paylaşımları nasıl yapılmalı?
- Kolektiflik veya işbirlikler ile kurumsal yatay bir yapı kurmak, bu kurumsal yapıda, sanatta şeffaflık, etik değerleri, sanatın ontolojisini tartışmak, içinden geçtiğimiz bu zamanlarda bu soruları hayatımıza geçirmek, gerçek kılmak mümkün mü?
- Sanat tavrı, kabullenilmiş çaresizlik rahatsızlığını aşabilir mi, şifası nasıl olmalı? Sanatta oyun alanlarımızı yeniden nasıl ele geçirebiliriz?
Tüm bu sorularımız sohbetin sonuna doğru aldığımız bazı kararlar ile bizleri rahatlatan daha somut bir alana taşıdı. Hava da öyle parçalı bulutlu degildi. Pırıl pırıl ışıldayan güneşin ağaçlardan sızan ışıltısı, etrafa dağılan hafif esinti ve amfitiyatroyu dolduran sesler eşliğinde güzel kararlarla parktan ayrıldık. Komet hep bizimleydi ve sanatının, şiirinin o oyunsu haliyle hep capcanlı şimdinin içinde kalacak...
Katılımcı - 2,
• Temel hedef: İktidar karşıtlığı üzerine değil daha özgür ve demokratik bir çerçevede kültür sanat alanında var olan pratiği destekleyecek amaçları belirlemek olmalı.
• Beyoğlu Kültür Yolu 1-23 Ekim tarihlerinde yeniden yapılıyor. Bu yıl İstanbul, Ankara, Çanakkale, Diyarbakır ve Konya olmak üzere beş şehirde düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivalleri kapsamında onlarca etkinlik duyuruldu. (51 ayrı mekan, 6000’den fazla sanatçı, 1000’den fazla etkinlik, 88 salon ve 5 açık hava sahnesi rakamları ile duyuruldu.) Açık Masa etrafında buluşanlar acaba etkinlik gerçekleşirken neler yapabilir? Alternatif bir alan kurmak, açmak, teşvik etmek, yol vermek mümkün mü? Bağımsız mekanlar, alanlar, noktalar, kamusal sıçramalar sanatçılar ve kültür sanat emekçileri için kullanılabilir hale getirilebilir mi? Bu sayede kamusallaşma ve başka alanın olmadığı iddiasıyla etkinlikte yer alanlara bir cevap ve çağrı örgütlenebilir mi?
• Abbasağa Parkı’nda yapılan toplantıya en son gezi zamanı forumlarında gelmiş olmak… Acaba Gezi Parkı’nı sembolik anlamı itibariyle buluşmak için kullanmayı düşünmek nasıl olur. Bir sonraki toplantı Gezi’de olsa…
• İktidar mekanizmalarından ya da kamu kurumlarından “et koparmak” ifadesiyle kastedilen ve argümanlaştırılan içeriklere bakmak. Beyoğlu Kültür Yolu kapsamında üretilen “politik işler” hangileriydi? Amaçlanan etkileşim sağlandı mı? İzleyici etkileşimi konusunda ne tür geri bildirimler alındı?
• “Kamusal alanı ele geçirmek” sanatçıların kendi amaçları için iktidarın hanesine yazılan ve kurduğu alanları kullanışlı hale getirdiği iddiası nasıl yorumlanmalı? Sınırlı izleyicinin katıldığı, dijital olarak yaygınlaştırılmayan etkinlikler ya da konuşmalar kamusallaşma hedefini ne ölçüde yakalayabilir?
• Sanatçıların ve küratörlerin eylem ve işbirliklerinin sınıfsal pozisyonlarını ve güvencesizlik durumlarını gözetilerek düşünülmesi konusunda veri yetersizliği ve eksikliklerin bulunması. Festival kapsamında alınan telifler, sağlanan imkanlar ve hangi ihtiyacı giderdiği üzerine düşünülmesi gerektiği. Sanatçıların hayatlarını iyileştirmeye dönük etkisi nedir? Ekonomik motivasyon hakkında fikir sahibi olmak gerekiyor.
• Şeffaflık konusunda yaşanan sıkıntılar, kendini içinde bulmak, sonradan eklenen logolar ve diken üstünde olma halinin gerçekçi bir değerlendirmesi nasıl yapılabilir?
• “Genç sanatçı” tanımından vazgeçmek gerek. Deneyime ihtiyaç duyan, kamusal tartışma alanlarında var olmayı arzulayan ve beslenmek isteyen sanatçılarla teması ve etkileşimi güçlendirmek. Üstten, yargılayan, hiyerarşik ve parmak sallayan değil kapsayıcı, keyifle beraber üretebilen ve düşünen bir ortamın inşa edilebilmesi yönünde çaba sarf etmenin elzemliği ve gerçekçi bir yaklaşımın nasıl olacağı yönünde tartışmak.
• Beyoğlu kültür yolu nedeniyle istanbul merkezli konuştuğumuz etkinliklerin diğer şehirler için de kurgulanması burada yaratılan konuşma ortamının başka şehirler için tetikleyici ve ilham verici bir etkisinin olması nasıl mümkün olabilir? Ancak buradaki buluşmaların çıktıların paylaşılması ve başka şehirlerde örgütlenmek isteyenlerle temas edilmesi.
• Herkesin kendi masasını tasarlayacağı anonim bir sanat işi olarak açık bir masanın kurgulanması ve bir sofra eşliğinde kamusal alanda bu tartışmaların gerçekleştirilmesi hedefi. Bir atölye kurgusuyla form ve tartışmanın birbirinden beslenebileceği bir zeminin oluşturulması. Bu atölye bir kamusal alanda gerçekleştirilecek. Bir dahaki buluşmada olası açık hava kamusal alanlar değerlendirilecek.
• Kamu kurumlarının kaynaklarından faydalanma talebi sanatçılar ve kültür sanat emekçileri için aynı zamanda bir vatandaşlık hakkı. Kültür Yolu kapsamında politik ölçekte budanmadan ve sansüre uğramadan, otosansür mekanizmalarını bertaraf ederek var olma koşullarının oluştuğunu düşünen sanatçılar ya da hizmet ettiği hegemonyayı farkında olmadan ilişkilenen sanatçılar ya da olanı farkında sessiz kalmayı seçenler ile gerçek ahvalimizi konuşmanın yollarını nasıl bulacağız? Gerçekçi, suçlayıcı olmayan, müşterek bir hayat ve kamusal alan fikri tartışmasını kurucu öğeleri için üslubu, suçlayıcı tonu değiştirmek hakikatimize ve çaresizliğimize daha gerçekçi yaklaşmak hedeflenebilir. İktidarın baskı ve sansür mekanizmalarına karşı bağımsız alanlar ve mekanlar açmanın yollarını zorlamak için küçük adımlar. Tadı çirkin iktidar meyvesi dişleneceğine kolektif büyücülüğümüzle kendi lezzetli iksirimizi icat edelim ve tadını toplumsallık içinde alalım. Baskı ve korkunun cümlesini kurmadan onları aşmanın yolu yok.
• İktidardan kaçarken ve savaşırken doluya tutulmamalı. (Örnek İBB barış akademisyenlerini işten çıkarılması. Oradaki grev masası da bir açık masa) Temiz ve müdahaleci olmayan yerel yönetim tavrı yok denecek kadar az.
• Araçlar olan iletişim kanalları vb. odaklanmak yerine amaca odaklanmak. Açık masa bu aşamada sergi açmak vb. planlamıyor. Tartışmayı besleyecek kanallar ve araçlar zaman içinde geliştirilecek.
Katılımcı - 3,
. Görsel sanatlar alanı içerisinde son yirmi yılda hükûmet etrafındaki oluşumlarla beslenerek varlığını güçlendiren kurumların ve isimlerin sayısı oldukça arttı. Bugün gelinen noktada kişisel olarak demokrasi arayışının içinde olmanın yeterli olmadığı kanısıyla ilk olarak Mürüvvet Türkyılmaz, Rafet Arslan, Deniz M. Örnek tarafından “İvedi Forum Çağrısı” yapıldı. Siyasal kayıtsızlık amacı ile “Açık Masa” inisiyatifi çatısı altında birleşen bu grup, tüm katılımcılarının katkısıyla günbegün dönüşerek kendini güncelleyecektir.
. Oluşan bu siyasal gruplaşma sonrası kimlerin içeride, kimlerin dışarıda olduğunu görme fırsatımız oldu. Bu durumda onlar ve biz gibi genel bir tabirden vazgeçerek, “onlar” için yeni bir isim-adlandırma-tanımlama vs. ihtiyacı doğdu. (bunun üzerine konuşulacak) . Grubun web adresi aktif hale gelecek ve toplantılarda verilen kararlar, hedefler dokuman olarak yayınlanacak.
Katilimci - 4 ,
. Sanatçıyı ve sanat alanını seçme ve seçilme arzusuna dönüştüren yarışmalar, sanatçının yaşamını seçilme ve dahil olma edinimi haline dönüştürmektedir. Bu sistemin başlangıcında yer alan yarışmalar ve seçme/seçilme operasyonları sanatçının veya sanat yapıtının dahilinde değil ticari bir algıyla yönetilmektedir. Peki bu yarışmalar nasıl dönüştürebilir? Sanatçının görünürlüğünü destekleme amacı altında olan bu yarışmalar ülkemizdeki sanatın çeşitliliğini arttırmakta mıdır?
• Diğer yandan sanatçının görünürlüğünü desteklemek için açığa çıkan bu yarışmaların ve diğer kurumların kullandığı dil, sanatçıyı örtükleştirmekle beraber sanatçıyı ticari bir nesne konumuna dönüştürmektedir. Bu konumdan rahatsızlık duymayan sanatçılar kendilerine, sanatçı tanımını uygun görüyorsa o zaman bu ilkeleri savunan bizler yeni bir kavramda mı birleşmeliyiz?
Katilimci - 5,
• Sanırım temel dertlerin başında yaşanan şeyleri konuşacak bir ortam, platform olmayışı geldigini gösteriyor bu buluşmalar. Sadece yatay olarak konuşmak ve paylaşmak bile bir ihtiyaca dokunuyor.
• Tabi sadece konuşmaktan ötesine nasıl geçeriz noktasına geldiğimizde sıkıntıların çok yönlülüğü de ortaya çıkıyor. Güvencesizlik, anlam sorunları, yarışmalar, alanın sıkışmışlıları gibi uzayıp gidecek listeler ortaya çıkıyor.
• Kendi adıma devam eden forumları salt şu an başlayan ve edeceği belli olan “kültür yolu” projelerine karşı aksiyon alanı olarak konumlandıramıyorum. Aslında ilk iki forumda, Express’in sitesinde yayınlanan üç yazıda, youtube’ta yer alan konu üzerine tartışmalarda bu konu enine boyuna eline alındı. Söylenmesi gerekenlerin söylenmiş olmasına rağmen bu organizasyonlar sürecek ve katılımcıları olacak gözüküyor. Zaten kısıtlı olan enerjileri buna karşı bir şey yapalım diyerek protest olarak da devam ettirmek bir seçenek ama ben bu ihtimale çok da yoğunlaşamıyorum.
• Bunun yanında Forum içinde kendimizi ve dertlerimizi ifade eden -neyiz, sıkıntılar neler diye başlayıp bunu daha performatif, biçimsel üretme ve tartışma önerilerini verimli buluyorum. Sonuçta bu sürecin nereye gideceğini de beraber düşünüp, önererek ilerleyeceğiz.
Katılımcı - 6
25 Eylül pazar
Güneşli, sıcak bir gün...
Kızlarım ile rotamız Abbasağa parkı...
Gecikmeli olsa da yetiştik. Beni oraya getiren neydi? Bu kızlarımın sorusu.
Madem çocuklarla gidecektik oyunu olmalıydı bu yolculuğun. Oyunun adı tabi ki, "bu yol kimin yolu?" Yolların bir kısmı küçük kızımın, bir kısmı büyük kızımın oldu. Geriye kalanını bana bıraktılar. Sonra adaletsiz bir paylaşım olduğu inancına kapıldılar. Hepimizin olmalıydı yollar. "Ya bölüşüp rezil ya da birimiz alıp vezir olmalı" fikrinden çok uzaktı çocuklar. Böyle olması huzur vericiydi.
Parka geldiğimizde başlamıştınız. Rafet Arslan dışında sizleri tanımıyordum. Şiirleri ile tanışmış, beni etkilemiş ve bir kaç aydır takip(sosyal medyadan) ediyordum kendisini. Açık Masa paylaşımını gördükten sonra oraya gelme kararı aldım.
Ben sanatçı değildim; izleyen bir göz, bir kadın ve bir anneydim. Dinledim sadece...
Küçük kızım bizi uzaktan izlerken yanıma gelip
grubun beni dışladığını ve neden hiç konuşmadığımı kulağıma fısıldadı. :)) Ona dinleyici olduğumu söyledim. Dinliyordum evet. Dinlerken konuşulanlara hiç de uzak olmadığımı, düşüncelerimi birileri(sanatçılar, üretenler) dillendiriyordu. Hislerim, o güne ait düşüncelerim ve çıkarımlarım şöyleydi:
-Ülkemde çeşitli, saçma sapan gerekçelerle konserler, filmler, sergiler yasaklanırken, aynı yasaklayan irade" Kültür Yolu" açıp bizi o yola itiyor, o yolu dayatıyordu. Bu büyük çelişkiyi çoktandır zihnim kovalıyor, açıkçası dillendiremiyor, kimse ile paylaşma zahmetinde bulunmuyordum.
-Üreten, yazan, resmeden, çizen, seslendiren bunca insanın var olma, yaşamlarını sürdürebilme ve üretebilme mücadelesini ve bu sebeple (çokça haklı sebepler) bir tercih yapmaya zorlandıklarını, yasak koyan iradenin kendi belirlediği yolda, sadece eğlendirene dönüştürülme fikrine, isteğine karşı açılmış güzel bir masa... AÇIK MASA.
-Bu masa nerde olmalıydı?
Tekleştiren yolun tam karşısında mı?
Köprü altında mı?
Kayıplarına ulaşmaya çalışan annelerin yanı başında mı?
Bu masa nerde kurulursa orda olmalıydım ben de. Belki de "Kültür Yolu'nun" tam ortasında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.